Bakan Özer'in açıklamalarından öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
Bakanlık olarak 2022-2023 eğitim öğretim yılı hazırlıklarına, bir önceki dönem kapandıktan 1 hafta sonra İstanbul'da başladık.
Amacımız Milli Eğitim Bakanlığı olarak son 1 yılda atmış olduğumuz adımları geliştirdiğimiz eğitim politikalarını değerlendirmek ikincisi ise eğitim öğretim yılına hazırlığımızı erken başlatmak.
Artık yardımcı kaynaklarının konuşulmadığı, okulların tüm ihtiyaçlarının giderildiği, herkesin hazırlıklarının tamamladığı bir 2022-2023 yılı eğitim öğretim yılı başlangıcı yapmak istedik ve çok başarılı bir süreç geçti.
Her yıl ders kitapları ücretsiz dağıtılıyor ilave bir politika gerçekleştirdik yardımcı kaynakları da ücretsiz dağıttık yardımcı kaynak aldırma ile ilgili yaklaşımlar artık tarih olmaya başladı.
Tüm okullarımıza 60.000 temizlik personeli istihdam edilerek okullar açılmadan bir hafta önce görevlerine başladı.
1 Eylül'deki 20 bin öğretmen atamamızla eğitim ailemizi güçlendirdik.
Okul yönetimleriyle velilerimiz arasında "kayıt-bağış" ilişkisi kurulmasın istedik ve ilk kez bu yıl, eğitim öğretime hazırlık kapsamında okullarımıza doğrudan 3 milyar 900 milyonluk bütçe gönderdik. Bu, okul iklimlerini o kadar değiştirdi ki süreç, sahada çok güzel karşılık buldu.
Bütçeyi okullarımıza doğrudan aktarma çıkışımız, okullar arası imkân farklılıklarını minimalize edip azaltarak "eğitimde fırsat eşitliği"ni yakalama noktasında müthiş bir enstrüman oldu.
Bu, nihai bir bütçe değil; ihtiyaç doğdukça okullarımıza bütçe göndermeye devam edeceğiz.
Ülke olarak eğitimde son 20 yılda yaşadığımız devasa dönüşümleri yeterince algılayıp takdir ettiğimizi zannetmiyorum.
En temel zenginliğimiz olan beşeri sermayemizi, yani insan kaynağımızı %100 oranda eğitimle buluşturmamız gerekiyor.
Son 20 yılda eğitim sistemi demokratikleşti. Kız çocuklarının okullaşma oranları arttı. Hatta yüksek öğretimde erkek çocuklarının okullaşma oranını geçti.
Bu büyüme sağlanırken aynı zamanda kaliteyi sürekli iyileştirebilmek kolay değil. Türkiye, işte bunu başardı. Bir taraftan öğrenci sayısını artırırken, sistemi kitleselleştirirken, PISA ve TIMSS gibi uluslararası öğrenci başarı araştırmalarından görüyoruz kaliteyi de iyileştirdik.
19 milyonun üzerinde öğrenci, 1,2 milyon öğretmenin olduğu bir eğitim sistemi. Yüzde 50'ye yakın ülkenin nüfusundan fazla öğrencimiz var.
Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi
Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi'nin ilk ayağı UNESCO'nun ev sahipliğinde Paris'te oldu. Sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla New York'ta zirve yapıldı. Oradaki amaç Kovid-19 salgınından sonra tüm dünya eğitim sistemlerini yeni meydan okumalara karşı dayanıklı kılmak için neler yapılabileceğini değerlendirmek.
O zirvede şunu gördük. Kovid-19 salgını eğitim sisteminin önünde çok ciddi maliyetler üretmiş. Hem bu maliyetleri azaltmak hem de yeni meydan okumalara karşı eğitim sistemini şimdiden güçlendirmeyle ilgili işte eğitim içeriklerinin dijitalleştirilmesi, öğretmenlerin yeni becerileriyle desteklenmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin güçlenmesi, mesleki eğitiminin rayına oturması, iklim değişikliğinin, çevre bilincinin eğitim sistemleri içerisinde daha fazla yer bulmasıyla ilgili.
Önerilerin olduğu geniş kapsamlı bir zirve oldu. Şunu gördüm: önerilen tüm alanlarda biz aslında çok önemli mesafeler almışız. Yani öğretmenlerin mesleki gelişim eğitimleriyle, yeni becerilerle donatılmalarıyla ilgili, meslek eğitiminin güçlendirilmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesiyle ilgili... Bahsedilen konularda önemli mesafeler alıp çok iyi noktalara geldiğimizi görmekten büyük mutluluk duyduk.
Öğretmenlik Meslek Kanunu
Öğretmenlik Meslek Kanunu 60 yıllık bir özlem. Bu özlem, 14 Şubat 2022 tarihinde yayınlanan Öğretmenlik Meslek Kanunuyla giderildi. Şöyle bir algı var: Öğretmenlik meslek kanunu bu mudur? Hayır bu değildir. Bu sadece bir başlangıçtır. Önemli olan bir kanun olmasıydı. Kanun 2023 yılında yeni haklarla sürekli genişleyecek olan bir kanundur. Eğer bir kanununuz olmazsa o zaman oraya atıf yapacağınız iyileştirme yapacağınız bir alan bulamazsınız. Bu anlamda gerçekten çok önemli.
Kariyer basamakları sistemi orijinal bir sistem değil. 2004 yılında Hüseyin Çelik Bakanımız zamanında bu denendi zaten. 2004 yılında Temel Eğitim Kanununda ve 657 sayılı kanunda bazı değişiklikler yapılarak adaylık, öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sistematiği ilk defa o zaman kurgulandı. Bununla ilgili sınavlar yapıldı.
2005-2006 yılında sınav yapıldığı zaman hiç duydunuz mu? 'Öğretmenlerin itibarına dokunuyor, öğretmenlere nasıl sınav yapılabilir?' diye Hayır.
Sınav, sınava girenin tüm yetkinliklerini ölçmeye matuf yapılan bir sınav değil. Yani bu sınav öğretmenlerin öğretmenlik yeterliliğini ölçmeye matuf yapılan bir sınav değil. Kimsenin haddine değil.