CUMHURBAŞKANIMIZ SN. RECEP TAYYİP ERDOĞAN'DAN EĞİTİM MANİFESTOSU
İBN HALDUN'DAN BUGÜNE
"Kendisi bunu ümran ilmi olarak tarif ediyor. Hayatı Tunus, Cezayir, Fas, Endülüs, Mısır gibi coğrafyalarda ilimle, yöneticilikle geçen İbn Haldun bu tecrübelerini Mukaddime adıyla bildiğimiz eserinde insanlığın istifadesine sunmuştur. Bu büyük alim insanlığa en büyük katkısı olan ümran ilminin amacını, daha önce olup olan daha sonra olacakların anlaşılması gayreti şeklinde tanımlıyor. Esasen bu çerçeve İbn Haldun Üniversitesi'nin üzerine inşa edildiği değerleri de özetliyor. Bu yaklaşımın önemini günlük hayatımızda sıklıkla görüyoruz.
Yaşadığımız her hadise geçmişi anlamadan geleceği kavramanın mümkün olmadığını bize tekrar tekrar hatırlatıyor. Meseleye siyasi ve ekonomik taraflarını bir kenara bırakarak sadece ilmi yönüyle bakacak olursak, mesala Batı dünyası tıptan sosyolojiye kadar pek çok alanda ilhamını bizim köklerimizden almıştır. Buna karşılık biz kendi köklerimizi tamamen unutarak veya dışlayarak onun türevlerini esas kabul etmek suretiyle iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Bir başka ifadeyle fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz.
Halbuki siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar. Osmanlı'dan Cumhuriyete ülkemizin bu süreçte yaşadığı tartışmaların merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır.
Sonuçta, ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Her dönemde elbette bu fikri sancıyı yaşayan, tartışmayı ve arayışı sürdürmeye çalışan dava insanları çıkmıştır. Ama bunların sesi ve üretimi devlet gücünü de arkasına alan kayıtsız şartsız Batıcılığı savunan zihniyetin faşist dayatmaları karşısında yetersiz kalmıştır.
GERÇEK İKTİDAR, FİKİR İKTİDARIDIR
Aynı şekilde gerçek iktidarın, fikri iktidar olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Tek tek bireylerden başlayarak toplumun tamamına ve oradan da insanlığa uzanan fikri iktidar yolu gerçekten zor ve zahmetli bir süreçtir. Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebe ile geçtiğimiz 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum. Bunu iddialı söylüyorum bugün Batı'nın üniversitelerinde bizim ulaştığımız bu kemiyete onlar ulaşamadılar. Bunun yanında hele hele orta öğretimde hiç mi hiç ulaşamadılar.
Biz bunları aştık. Şimdi burada keyfiyet üzerindeki süreci bizim hızlandırmamız gerekiyor. Eğitim-öğretim görüyorlar ama çoğu alanda hepimizi mutmain edecek düzeyde yetişmiş insan gücüne sahip değiliz. Genç bir nüfusa sahibiz hamdolsun ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz. Medyamız en modern altyapıya sahip ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor.
İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. İşte bunun için de fikri iktidarımızı hala tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Hiç kimsenin bu fikri iktidar arayışından rahatsız olmaması gerekir. Bu arayışın sona ermemesi bir ülkenin ve toplumun felaketi demektir. Tam tersine bu arayışa herkesin destek vermesini, katkı sağlamasını özellikle bekliyoruz.
TOPYEKÛN EĞİTİM ÖĞRETİM REFORMU
Önümüzdeki dönemde önceliğimizi aileden başlayarak eğitim öğretim hayatları boyunca evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek olarak değiştirmemiz şarttır.
Bu değişim topyekûn bir eğitim öğretim reformunu gerektirir.
Okul öncesinde ve ilkokulda tek ihtiyacımız olan değerlerini iyi bilen, inancına, kültürüne, diline sahip çıkan, aile ve toplumuna karşı sorumluluklarını özümsemiş insanlar yetiştirmektir. Diğer hususlar için endişe etmenize gerek yoktur. Evlatlarımızın diğer bilgilere sahip olması için önlerinde uzun bir eğitim öğretim hayatı vardır.
Ortaokul dönemini çocuklarımızın zihni ve fiziki kabiliyetlerini keşfetmeye, onları geleceğe doğru alanlara hazırlamaya yönelik şekillendirmeliyiz.
Lise dönemini artık ruhu zenginleşmiş, kendini tanımış yapabileceklerini bilen gençlerimizin somut alanlara yöneleceği bir eğitim öğretim süreci olarak tasarlamalıyız. Dolayısıyla bu konudaki sorumluluğun bir kısmı bize aitse önemli bir kısmı da ilim ve fikir adamlarımıza aittir.
İNANCIMIZIN MUTLAK HAKİKATLERİNDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE ÇOK DAHA BÜYÜK HEDEFLER PEŞİNDE KOŞACAĞIZ
Bugün de ihtiyacımız olan işte bu anlayıştır. Bir şekilde önüne konan çerçevenin körü körüne fanatikliğini yapanın kendine de ülkesine de medeniyetine de hayrı olmaz. Taklitçilik mevcudun ardından gitmek demektir. Halbuki bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. Elbette dünyanın bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta geldiği yeri toptan reddedecek, görmezden gelecek kadar gerçeklerden kopuk değiliz. İletişim mecralarının böylesine geliştiği tüm dünyanın adeta küçük bir köy hükmünü kazandığı günümüzde başka türlü hareket etmenin mümkün olmadığını da gayet iyi biliyoruz.
Günlük hayatımızda otomobili bırakıp atı ulaşım vasıtası haline getirmek gibi bir düşüncemiz tabii ki yok. Bilgisayarın getirdiği kolaylıkları bir kenara bırakıp taşa, tahtaya, parşömene yazarak konvansiyonel yöntemlerle işlerimizi yürütmek gibi bir saplantımız da bulunmuyor. Bu tür hayattan ve fıtrattan kopuk düşünceler peşinden koşanlara baktığımızda mücadele ettikleri sistemin tam da merkezinde yer aldıklarını görüyoruz. Bizim derdimiz ve arayışımız başkadır. Dünyadaki hakim fikri anlayışın ve fiili düzenin sadece ardından giderek, kendimize çok daha ileri bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyoruz.
Onun dışındaki her şeyi geleceği kucaklayacak şekilde yeniden yorumlamak, yeniden üretmek mümkündür. Bir başka ifadeyle ne insanlığın milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz ne de modern dünyanın sunduğu imkanları reddedeceğiz. Her ikisini birden değerlendirerek inancımızın mutlak hakikatlerinden aldığımız güçle çok daha büyük hedefler peşinde koşacağız. Esasen insanoğlu kimi zaman iyi yönde, kimi zaman kötü yönde kendisini sürekli yenileyen bir varlıktır.
Bunun içinde sürekli yeni peygamberlerle Hakk'a davet edilmiş yeni ilim, fikir, gönül insanlarıyla kalbi ve dünyası yoğrulmuştur. Kendimizi mevcut şartlara hapsederek fikri tüketicilikten öteye geçemeyiz. Biz her alanda olduğu gibi fikri alanda da üretici olmanın gayreti içindeyiz. Geleceğe bırakacağımız en kıymetli mirasın fikri bakımdan üretken, nitelikli insan olduğu inancıyla bu doğrultuda var gücümüzle çalışmayı sürdüreceğiz.
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE TOPYEKÜN BİR EĞİTİM ÖĞRETİM REFORMU GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ
Türkiye, kuru kuruya Batıcılık saplantısı yanında, yine aynı kaynağın ürünü pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir. Fikri iktidarımızı kökü ve ruhu itibarıyla bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın sebebi, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır. Fütüvvet ehli bir nesil yerine amorf bir nesil yetiştirme gayreti, ülkemize ve milletimize oldukça pahalıya mal olmuştur. Geçmişten bugüne yaşadığımız nice acıların, döktüğümüz nice gözyaşlarının, çektiğimiz nice sıkıntıların gerisinde, kuşaklar boyunca maruz kaldığımız bu fikri istila gerçeği vardır.
Türkiye'nin 2053 Vizyonu'nun ana fikrini bu konu oluşturmalıdır. Ülkemizin geçmişten bugüne eğitim öğretim sistemi, çocuklarımıza sadece maddi bilgi yükleme üzerine kuruludur. Her okul seviyesinde öğretime ağırlık verilirken, eğitim kısmı ihmal edilmiştir. Özellikle medyanın etkisiyle aile dahil geleneksel eğitim öğretim yapılarının gücü azalırken, yerine daha iyisi konulamamıştır.
Evlatlarımızın zihin ve gönül dünyalarındaki boşluk da Batı merkezli popüler kültür ürünleriyle veya sapkın akımların hezeyanlarıyla doldurulmuştur. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliğimizi aileden başlayarak eğitim öğretim hayatları boyunca evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek olarak değiştirmemiz şarttır. Bu değişim sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde topyekun bir eğitim öğretim reformunu gerektirir.
TEK İHTİYACIMIZ DEĞERLERİNİ BİLEN, İNANCINA VE KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKAN NESİLLER
Okul öncesinde ve ilkokulda tek ihtiyacımız olan, değerlerini iyi bilen, inancına, kültürüne, tarihine, diline sahip çıkan, ailesine ve toplumuna karşı sorumluluklarını özümsemiş insanlar yetiştirmektir. Diğer hususlar için endişe etmemize gerek yoktur. Çünkü evlatlarımızın diğer bilgilere sahip olabilmeleri için, önlerinde yeteri kadar uzun bir eğitim öğretim hayatı vardır. Ortaokul dönemini çocuklarımızın zihni ve fiziki kabiliyetlerini keşfetmeye, onları geleceğe, doğru alanlarda hazırlamaya yönelik bir anlayışla şekillendirmeliyiz.
Lise dönemini artık ruhu zenginlemiş, kendini tanımış, yapabileceklerini bilen gençlerimizin somut alanlara yönelecekleri bir eğitim öğretim süreci olarak tasarlamalıyız. Yükseköğretimi ise ön lisansından lisansına, yüksek lisansından doktorasına kadar her safhasıyla milletimizin fikri iktidarının üretim merkezleri haline dönüştürmeliyiz. Bunu başardığımızda, tıpkı geçmişte yaptığımız gibi, kendimizle birlikte tüm insanlık için aydınlık bir geleceğin kapısını açmış olacağımızdan ben şüphe duymuyorum."
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN
19 EKİM 2020-İSTANBUL